Şeylerin Aşkı (şair ve ölümlü kadın iki)


Merhaba. Ben şey… Şey işte. Hepiniz tanıyorsunuz beni. Günlük hayatınızda çokça kullandığınız bir kelimeyim. Çoğunlukla umutsuz, çekingen, ne diyeceğini bilemeyen, kendine güvenmeyenlerin vazgeçilmez kelimesiyim. Öyle ya da böyle bir rabıtamız olmuştur muhakkak. Misal; birine bir adres sormak için yolda çevirmişsinizdir. Adamın size dik dik bakışlarına maruz kaldığınız da lafa “Şey… Acaba şeye nereden gidebilirim” demişinizdir. Hadi be oradan ben adres falan sormam demeyin. Adres misaldi burada. Pek iyi örnek veremem kabulüm ve örnek yerine misal kullanırım, daha fiyakalı gelir bana. Çoğu cümlede beni çıkarınca anlam bile bozulmaz. Dahi anlamında ki da ile uzaktan akrabalığım var (Uzaktan.)”Bu hayatta bir şey kadar olamadın” cümlesini çok severim. O cümlede de mutlaka bir alternatifim vardır ama. Hiçbiriniz benim kurtarıcı, tamamlayıcı özelliğimin farkına varmadınız. Tabii sizi suçlamamak gerekir. Sonuçta ben de kendimin farkında değildim.  
Yine bir şiir kitabının 17. Sayfasında buluşmuştuk dostlarla. Hepimiz boşlukta harflerdir önce. Babamız yani şair (ki şairler bölünerek ya da ölünerek ürer.) bizi önce kelimeye çevirdi. Sonrada başımıza buyruk dolaşmamamız için bizi sıraya koydu. Neye göre koydu kime göre koydu orasını bilemeyiz tabi, biz kaderimizi yaşarız. Şu da var ki konulduğuz yerde durmayız.
En son bir kadın okudu bizi. Yirmili yaşlarda, esmer, şiir düşkünü. Bir çırpıda okudu kitabı. Beğendiği dizelerin altını çizdi. Benim altımı? Benim olduğum cümleyi okuyup okumadığından bile şüpheliyim. Her şey bitince yine rafa kaldırdı kitabı. Biz de alıp başımıza gitmeye koyulduk. Parantez içi partileri, satır araları sohbetleri, nokta ile halı sayfa maçları… Ben 17. Sayfada yine olduğum yerdeydim. Ben hiç bi yere gidemedim. Çünkü ben onu gördüm şey oldum. Cidden şey oldum buraya niye hiçbir kelimeyi getiremedim bilemiyorum. Yanlış anlamayın kendimi öne çıkarmak değil amacım. Şeyliği üstümden attım. O tırnakların içinden satır sonundan aşağı bakıyordu. Neler düşündüğünü düşündüm, üşüdüm. Ben şeyim dedim. Yerime kelime koyamadım.  20 satır aşağıdaydı. Onu o kalabalığa rağmen çok rahat görüyordum. 20 satır-20 saniye. Bak bak çağrışıma bak. Her şey 20 saniyelik bir deli cesaretine bakar. (Bunu kitabı okuyan kadın söylemişti, öğütler dinlemek içindi.) Çok yorulmamıştım ama dinleniyordum. 20 saniye bile olmadan 19 dize aşağı inmiştim. Şimdi saniyede kaç satır indiğim konusuna hiç girmeyelim matematiğim kötü. Sadece bir üst dizedeydim.  İle ile sohbet ettik dayak üstü, İle’yi çok hırpalıyorlardı oralarda o da ondan şikayetçiydi. Kelimelerin sonuna ağzını burnunu kırıp birleştiriyorlardı. Şükürler olsun yüce şairim ben onun kadar silik değildim.(İle ile ne kadar komik oldu.) Onu biraz uzaktan izledim. İle dert yanıyordu ve 20 saniye çoktan dolmuştu. İle’nin ağzına son sözlerini tıktım, ilk sözlerini de dinlememiştim zaten.  Dedi yanından gittikten sonra ona arkasından yaklaştım. “Merhabalar.” Dedim. Niye çoğul kullandım kelimeyi anlamadım. O da anlamamış olacak ki saf saf yüzüme baktı. Yüce Şairim inci gibi “İ” noktaları, çok keskin “G” kıvrımları vardı. “D”nin kavisini anlatamam bile. Yok yok bu kız tek bir puntoda yazılmış olamazdı. Bunları düşünürken içimden yirmiye kadar saydım tekil bir merhaba daha ekledim. “Merhaba” dedi. İnanamıyorum konuşuyordu. Konuşan bir kelime ne kadar garip olabilir sizce? Hele ki siz de bir kelimeyseniz. İnanamamıştım. Yutkundum daha doğrusu yutkunamadım desek daha doğru. Bütün kelimelerim “Y” nin içinde birikti. Kendimi tanıtmakla başladım önce. “Şey Ben Şey” dedim. Anlamadı. Anlamaması doğal biraz garip durdu çünkü. Ama inanın bana konuşan bir kelime ne kadar garipse anlamayan bir kelime o kadar garipti. “Şey işte canım Şey ismim Şey” dedim. Sakinliğim tahribata uğramış gibi hissediyordum. Oysa ki öncelikle sakin olmalıydım. Fevrice çıkışım hoşuna gitmiş olacak ki gülümsedi. Gülünce gökkuşağı gibi fosforlu kalemle üstü çizilmiş gibi rengarenk oldu dünyam (Benzetmelerde kötüydüm diye uyarmıştım ama bu bi hoşuma gitmedi değil.)Gülümsemenin ardından kendini tanıttı. “Gidiyorum” ne de afili ism. Hani böyle ağız dolduruyordu. “Gidiyorum” tek başına bir cümle. Hem nokta hem de virgül gibi. “Gidiyorum.”şimdiki zamanlı yüklemlerin en geniş hali… İade-i gülümseme mahiyetinde gülümsedim. İsmini yeni duyuyormuş gibi güldüm. O bana bir kere gülmüştü ya artık “e” nin alt kıvrımı “y”ye varıncaya kadar gülerdim. “İsmin çok hoş. Ne anlama geliyor?” Dedi. İsmimin ne anlama gelmediğini gayet iyi biliyordu. Acaba bi anlamı yok diye dalga mı geçiyordu, beni alaya mı alıyordu? Yok yok o yapmazdı. Kendiyle barışık dik bir adam görmek istiyordu karşısında eminim ondan soruyordu bunu. Ben buna cevap vermeden gülmeye devam ettim. “Şimdiki zaman ekin çok yakışmış, çok zarif göstermiş seni.” Dedim. Teşekkür etti. Bana iltifat edemiyordu doğal olarak. Ben basit bir kelimeydim onun gözünde. Aslında kelime bile değildim, zamir bozuntusu, zarfımsı bir Şey’dim işte.
“Hangi dizedesin?” dedi. “Yirmi satır üstteyim. Bir ile Bilmiyordu’nun arasındayım.” “Hımm” dedi anlamışçasına. Ortada hımmlanacak bi şey yoktu kanımca. “Görevin ne peki?” diye sordu. Bu adımın anlamıyla aynı soruya çıkıyordu. Artık cevap vermeliydim. “Şey’im ben şey… Tek başına hiçbir anlam ifade etmeyen ama cümle içinde her anlama gelebilen bir kelimeyim” (Bu sözü bir oyunun textinden almıştım.) Şimdiye kadar yaptığım en takdire şayan açıklamaydı. Kendimle gurur duyarken bu kıvrak zekam karşısında ondan tebrik beklemiyordum ama bir tebessümü hak ediyordum. Tebessüm etti. Keşke etmez olaydı. Öylesine güldü ki cümlem devrildi. Ardından bitirici darbeyi vurdu: “Benim için hiçbir şekilde bir anlam ifade etmiyorsun” dedi ve gitti. Ardında üç noktasını sürüye sürüye gitti…
Başlığa doğru çıkıyordu salına salına. Ona da o yakışırdı. Ey ayrılık cümlelerinin en afili yüklemi, sen de adına yakışanı yapıyorsun, haklısın. Ama gitmek asilerin değil korkakların işidir. Şairler seni çok yüceltmiş. (Bir şiir kitabına isim oldum diye ne bu havalar?). Git zaten git benim ağzıma yakışmazdı senli cümleler kurmak.  Ama geleceksen gel ben şeyim yani… şeyim ya ben… beklerim…
(Son cümledeki “şey”lerin yerine uygun alternatif kelimeleri yerleştiriniz.)
20sn.
 o.s.-man

0 yorum:

Yorum Gönder